KONUŞAN EŞYALAR
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Sokak araları, caddeler, küçük çukurlar,
bahçeler, parklar yağmur sularıyla dolmufltu. Sokaklardan şarıl şarıl yağmur suları akıyordu.
Hemen her çocuk gibi Emre de yağmurun altında koflmak, oynamak, ıslanmak, biriken
sulara ayaklarını şap şap vurmak istiyordu. Ancak annesi “Islanıp üşütürsün, hasta olursun.”
diyerek dışarı çıkmasına izin vermemişti. O da pencerenin önüne çıktı, pencereyi açtı…
Yağmurda koşup oynayamıyordu ama en azından yağışını seyrediyordu. Ayrıca yağmurun
sesini duyuyordu.Yağmurda ıslanmamak için koşturan insanlara da bir anlam veremiyordu doğrusu.
şimdi onların yerinde olmayı ne kadar çok isterdi. Bir birikintiden diğerine koşuştururdu.
Ama şimdilik seyretmekle ve dinlemekle yetinmek zorundaydı.
Neredeyse yağmur sesinden başka ses duyulmuyordu.Biraz sonra yağmur bıçakla kesilir gibi kesildi.
Sokaklardan sular akmaya devam ediyordu. Bir de çatılarda, ağaç dallarında biriken sular tıp tıp diye
hoş sesler çıkararak yere düşmeye başlamıştı. Emre bir konuşma duydu. Etrafına baktı, kimseyi
göremedi. Kulağını kabarttı, sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Yine kimseyi göremedi. Ama
konuşma devam ediyordu. Konuşulanları anlamak için daha dikkatli dinlemeye başladı.
Biri:
— Evet çok yağdık ama neye yarar? Bir kısmımız toprağın derinliklerinde depolanıyoruz,
ağaçların kökleri bizden faydalanıyor. Bir kısmımız barajları doldurduk. İnsanlar seviniyor
barajlar doldu, bu sene su sıkıntısı çekmeyeceğiz diye.
Konuşmalar devam ededursun Emre şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereydi.
Konuşanlar yağmur damlalarıydı. Şaşkınlığı artarak dinlemeye devam etti.
Bir yağmur damlası şu şekilde devam etti:
— İnsanlar çeşmeyi açınca akan suyu bitmez tükenmez bir hazine zannediyorlar herhalde.
Akıttıkça akıtıyorlar. Bu kaynakların da bir gün tükenebileceğini hiç düşünmüyorlar,
dedi.
Bir diğeri:
— Ne yapsınlar canım, susuz temizlik olmaz, mecburen bol bol kullanıyorlar, diye
cevapladı.
— Hayır, dedi ilk konuşan. Mesela şu anda bizi dinleyen şirin çocuk Emre. Geçen gün
dişlerini fırçalıyordu. Bu sırada açtığı çeşmeyi kapatmayı hiç düşünmedi. Hiçbir işe
yaramadan boşuna akıp giden su damlaları “Bizi boşuna akıtma, ziyan etme Emre, hiçbir
işe yaramadan akıp gitmeyelim.” diye haykırdılar ama seslerini duyuramadılar, dedi.Bu
konuflmalar olurken Emre hayretten donakaldı. Ne düşüneceğini şaşırmıştı. Gerçekle
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Sokak araları, caddeler, küçük çukurlar,
bahçeler, parklar yağmur sularıyla dolmufltu. Sokaklardan şarıl şarıl yağmur suları akıyordu.
Hemen her çocuk gibi Emre de yağmurun altında koflmak, oynamak, ıslanmak, biriken
sulara ayaklarını şap şap vurmak istiyordu. Ancak annesi “Islanıp üşütürsün, hasta olursun.”
diyerek dışarı çıkmasına izin vermemişti. O da pencerenin önüne çıktı, pencereyi açtı…
Yağmurda koşup oynayamıyordu ama en azından yağışını seyrediyordu. Ayrıca yağmurun
sesini duyuyordu.Yağmurda ıslanmamak için koşturan insanlara da bir anlam veremiyordu doğrusu.
şimdi onların yerinde olmayı ne kadar çok isterdi. Bir birikintiden diğerine koşuştururdu.
Ama şimdilik seyretmekle ve dinlemekle yetinmek zorundaydı.
Neredeyse yağmur sesinden başka ses duyulmuyordu.Biraz sonra yağmur bıçakla kesilir gibi kesildi.
Sokaklardan sular akmaya devam ediyordu. Bir de çatılarda, ağaç dallarında biriken sular tıp tıp diye
hoş sesler çıkararak yere düşmeye başlamıştı. Emre bir konuşma duydu. Etrafına baktı, kimseyi
göremedi. Kulağını kabarttı, sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Yine kimseyi göremedi. Ama
konuşma devam ediyordu. Konuşulanları anlamak için daha dikkatli dinlemeye başladı.
Biri:
— Evet çok yağdık ama neye yarar? Bir kısmımız toprağın derinliklerinde depolanıyoruz,
ağaçların kökleri bizden faydalanıyor. Bir kısmımız barajları doldurduk. İnsanlar seviniyor
barajlar doldu, bu sene su sıkıntısı çekmeyeceğiz diye.
Konuşmalar devam ededursun Emre şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereydi.
Konuşanlar yağmur damlalarıydı. Şaşkınlığı artarak dinlemeye devam etti.
Bir yağmur damlası şu şekilde devam etti:
— İnsanlar çeşmeyi açınca akan suyu bitmez tükenmez bir hazine zannediyorlar herhalde.
Akıttıkça akıtıyorlar. Bu kaynakların da bir gün tükenebileceğini hiç düşünmüyorlar,
dedi.
Bir diğeri:
— Ne yapsınlar canım, susuz temizlik olmaz, mecburen bol bol kullanıyorlar, diye
cevapladı.
— Hayır, dedi ilk konuşan. Mesela şu anda bizi dinleyen şirin çocuk Emre. Geçen gün
dişlerini fırçalıyordu. Bu sırada açtığı çeşmeyi kapatmayı hiç düşünmedi. Hiçbir işe
yaramadan boşuna akıp giden su damlaları “Bizi boşuna akıtma, ziyan etme Emre, hiçbir
işe yaramadan akıp gitmeyelim.” diye haykırdılar ama seslerini duyuramadılar, dedi.Bu
konuflmalar olurken Emre hayretten donakaldı. Ne düşüneceğini şaşırmıştı. Gerçekle
hayal arasında gidip geliyordu. Ama söylenenler de doğruydu. Gerçekten de dişlerini
fırçalarken arada suyu kapatmayı hiç düşünmemişti. Bunun savurganlık olacağı aklının
ucundan bile geçmemişti. Bu şaşkınlığı yetmezmiş gibi defterleri, kitapları, kalemleri,
elbiseleri, ayakkabılar› ve okul çantası gibi eşyaları da koştura koştura geldiler. Sanki bir
çizgi film seyrediyormuş gibi geldi Emre’ye.“Eyvah!” dedi içinden.”Bunlar da şimdi hakkımda kim bilir neler söylerler?” O, tam
bunları düşünürken okul çantası, bir mahkeme başkanı edasıyla öksürerek söze başladı.
Emre gözlerini kapattı, dinlemeye devam etti:
— Söylediklerin beni şaşırttı doğrusu yağmur kardeş. Çünkü Emre, düşünceli bir çocuktur.
Tertipli düzenlidir. Savurganlık yapmayı sevmez. Ben iki
yıldır Emre’nin kitaplarını, okul eşyalarını taşıyorum, neredeyse
ilk günkü yeniliğimi koruyorum. Çünkü Emre, beni çok dikkatli kullanır. Olur olmaz yerlere atmaz.
Kirlenip yıpranmamam için özen gösterir.Emre’nin gömlek, pantolon ve ayakkabıları
da hep bir ağızdan: ”Bizi de dikkatli kullanır,yıpratmaz.” dediler. Emre duydukları üzerine
sıkıntılı hâlinden biraz kurtulmuş, rahatlamıştı.Yine de “şimdi hangisi gelecek acaba?” diye düşünmekten kendisini
alamıyordu. Tam bu sırada, harçlıkları gülümseyerek geldi.
— Emre, sen bizi çok dikkatli kullanıyorsun.ihtiyacın oldukça harcıyorsun.
Bazı arkadaşların gibi ihtiyacın olmayan şeyleri sırf reklamlarda gördü- gün için satın almıyorsun.Seni tebrik ediyoruz,
dediler. Emre’ye iyice yaklaştılar ve onu
yanağından öptüler.Son sözü kitapları söyledi:
— Çok doğru yapıyorsun Emre. Keşke bütün çocuklar eşyalarını senin gibi dikkatli
kullansalar.
şaşkınlığı iyiden iyiye artan Emre, birden karşısında annesini gördü. Ona:
— Sen de gördün mü anne, dedi. Annesi:
— Camı açıp önünde uyuduğunu mu yavrum? Üşütüp hasta olacaksın, diye cevap verdi.
Gördüklerinin ve duyduklarının rüya olduğunu anlayan Emre’nin şaşkınlığı biraz azaldı.
Artık yağmur dinmişti. Dışarı çıkmak için annesinden izin aldı. Hazırlanırken hep gördüğü
rüyayı düşünüyordu. Bir taraftan da o şaşkın hâline gülmekten kendini alamıyordu.
fırçalarken arada suyu kapatmayı hiç düşünmemişti. Bunun savurganlık olacağı aklının
ucundan bile geçmemişti. Bu şaşkınlığı yetmezmiş gibi defterleri, kitapları, kalemleri,
elbiseleri, ayakkabılar› ve okul çantası gibi eşyaları da koştura koştura geldiler. Sanki bir
çizgi film seyrediyormuş gibi geldi Emre’ye.“Eyvah!” dedi içinden.”Bunlar da şimdi hakkımda kim bilir neler söylerler?” O, tam
bunları düşünürken okul çantası, bir mahkeme başkanı edasıyla öksürerek söze başladı.
Emre gözlerini kapattı, dinlemeye devam etti:
— Söylediklerin beni şaşırttı doğrusu yağmur kardeş. Çünkü Emre, düşünceli bir çocuktur.
Tertipli düzenlidir. Savurganlık yapmayı sevmez. Ben iki
yıldır Emre’nin kitaplarını, okul eşyalarını taşıyorum, neredeyse
ilk günkü yeniliğimi koruyorum. Çünkü Emre, beni çok dikkatli kullanır. Olur olmaz yerlere atmaz.
Kirlenip yıpranmamam için özen gösterir.Emre’nin gömlek, pantolon ve ayakkabıları
da hep bir ağızdan: ”Bizi de dikkatli kullanır,yıpratmaz.” dediler. Emre duydukları üzerine
sıkıntılı hâlinden biraz kurtulmuş, rahatlamıştı.Yine de “şimdi hangisi gelecek acaba?” diye düşünmekten kendisini
alamıyordu. Tam bu sırada, harçlıkları gülümseyerek geldi.
— Emre, sen bizi çok dikkatli kullanıyorsun.ihtiyacın oldukça harcıyorsun.
Bazı arkadaşların gibi ihtiyacın olmayan şeyleri sırf reklamlarda gördü- gün için satın almıyorsun.Seni tebrik ediyoruz,
dediler. Emre’ye iyice yaklaştılar ve onu
yanağından öptüler.Son sözü kitapları söyledi:
— Çok doğru yapıyorsun Emre. Keşke bütün çocuklar eşyalarını senin gibi dikkatli
kullansalar.
şaşkınlığı iyiden iyiye artan Emre, birden karşısında annesini gördü. Ona:
— Sen de gördün mü anne, dedi. Annesi:
— Camı açıp önünde uyuduğunu mu yavrum? Üşütüp hasta olacaksın, diye cevap verdi.
Gördüklerinin ve duyduklarının rüya olduğunu anlayan Emre’nin şaşkınlığı biraz azaldı.
Artık yağmur dinmişti. Dışarı çıkmak için annesinden izin aldı. Hazırlanırken hep gördüğü
rüyayı düşünüyordu. Bir taraftan da o şaşkın hâline gülmekten kendini alamıyordu.