ÇÖMLEK USTASI KAPLUMBAĞA
Toprağı bereketli Avanos’ta çömlek ustası bir kaplumbağa varmış. Bölgenin en iyi çömlekçisi oymuş. Onun elinden çıkan çömlek hemen kendini belli ediyormuş. Onun çömleğine bir kez bakan bir daha bakmadan geçemiyormuş. O bölgenin beyinin bir oğlu varmış. Bu bey oğlu, çalışana ve emeğe saygı duymazmış. Biraz da cahilmiş. Onun davranışlarından babası da memnun değilmiş. Ama bir türlü ona söz geçiremiyormuş. Bey oğlunun, bir gün hatırlı misafirleri gelmiş. Bey oğlu da hatırlı misafirlerine çömlek almak istemiş. Çömlek ustası kaplumbağanın tezgâhına bir çocuğu göndermiş. — Git, o kaplumbağanın yanına. Beni, bey oğlu gönderdi, de. Kırk tane çömlek al. Hazır yoksa başında bekle, tamamlasın. Parası neyse hemen öderiz. Küçük çocuk, koşa koşa kaplumbağanın yanına gitmiş: — Bey oğlunun emri var, demiş. Bana hemen kırk tane çömlek vereceksin. Kaplumbağa: — şu anda elimde o kadar çömlek yok, demiş. Çocuk kenarda paketlenmiş çömlekleri göstermiş: — şu kenarda duranları bana ver, götüreyim. — Olmaz, onların sahibi var, demiş kaplumbağa. Çocuk, kaplumbağanın bu sözüne şaşırmış: — Ama, beni bey oğlu yolladı. O daha fazla para verir. Kaplumbağa, kestirip atmış bu sefer: — Her şey para ile değil. Olmaz dedik ya, veremem. |
Bey oğlu, bunu söyledikten sonra önüne gelen ilk kaplumbağaya saldırmış. Kaplumbağanın kırıldığını görünce: — Vay! Bu çamurmuş, demiş. Şundaki akla bak, bunların arasında kendini saklayacak! Bey oğlu bu sefer yanındaki başka bir kaplumbağaya tekme atmış. Ama o da çamur çıkmış. Bu sırada kapıya yakın duran kaplumbağa, yavaşça dışarı çıkıp kapıyı onun üzerine kilitlemiş. Durmaksızın çamurdan kaplumbağalara saldıran bey oğlu, epey sonra kapının üzerine kilitlendiğinin farkına varmış. Kapıya gelip bağırmaya başlamış: — Kaplumbağa! Aç kapıyı! Kaplumbağa ona yanıt vermiş: — Kırdığın kaplumbağaların aynısını yapmadan, seni oradan çıkarmam. Bey oğlu bu sefer, daha çok bağırmaya başlamış. Ama kaplumbağa, onun bağırışlarına hiç aldırış etmemiş. Bey oğlu, uzun süre içeride bağırmış, tehditler savurmuş. Sonunda sesini kesmiş. Biraz sakinleşince: Tam bir hafta sonra bey oğlu, kapının altından yeni bir kaplumbağa uzatmış. Bu kaplumbağanın üzerinde de şöyle bir not varmış: “Bu kaplumbağayı beğenmezsen bile kesinlikle kırma. Ben ona çok emek harcadım.” Kaplumbağa bu notu görünce, “Bu iş oluyor.” diye kendi kendine gülümsemiş. Kaplumbağa ertesi gün yavaşça kapıyı açmış. Bakmış ki bey oğlu, arkası dönük, tezgahın başında çalışıyor. Kaplumbağanın kapıyı açtığından haberi bile olmamış. Kaplumbağa hemen diğer kasabalılara haber vermiş. Onlar da gelmişler, sessizce bey oğlunun çalışmasını izlemişler. Neden sonra, bey oğlu arkasını dönünce kendisini seyredenleri fark etmiş. Hemen ayağa kalkmış, artık o sinirli, saldırgan bey oğlundan eser yokmuş. Sanki o adam gitmiş, yerine başkası gelmiş. Bey oğlu gelip kaplumbağanın önünde saygıyla eğilmiş: — Senden özür dilerim Bay Kaplumbağa, demiş. Ben çalışmanın, emeğin ve sanatın değerini şimdi anladım. Asıl beylik; çalışmak, iş yapıp üretmekmiş. Adnan ÖZVER (Düzenlenmiştir.) |
Kaplumbağanın bu yanıtına şaşıran çocuk, gidip durumu bey oğluna anlatmış. Bey oğlu bu yanıta çok kızmış:
— Çabuk söyle o kaplumbağaya, demiş. Usta oldum diye kendini ne sanıyor. Öğleye kadar benim siparişlerimi tamamlasın. O saate kadar tamamlamazsa sanatçı, usta dinlemem, gelip tezgahını başına geçiririm. Çocuk, tekrar gidip kaplumbağaya durumu anlatmış. Kaplumbağa hiç aldırmamış: — Bu, boyacı küpü mü, demiş, batırıp çıkaracaksın! Biz burada bir emek harcıyoruz. Çocuk gittikten sonra kaplumbağa biraz düşünmüş. Bey oğlunun huyunu biliyormuş. O şimdi söylediği saatte gelir, olay çıkarırmış. Aklına bir şey gelmiş. Hemen kalkmış, tezgahın başına geçmiş. Tıpkı kendisine benzeyen kaplumbağalar yapmaya başlamış. Kısa sürede odanın içi, kendisinin benzeri birçok kaplumbağa ile dolmuş. Onları düzgün bir şekilde odanın içine dağıtmış. Bilmeyen biri, içeride birçok kaplumbağa var sanırmış. Tam dediği saatte bey oğlu çıkmış gelmiş. Kapıdan: — Nerede bu kaplumbağa? Çıksın ortaya, diye bağırmış. Kendisine kimse yanıt vermeyince içeri girmiş. Bakmış ki içeride bir sürü kaplumbağa var. — Vay, demiş, şuna bak! Aklı sıra beni korkutmak için arkadaşlarını toplamış. Siz, şimdi görürsünüz! “Ben koskoca bey oğluyum. Bu kaplumbağa bunları yapıyorsa ben daha iyisini yaparım.” diye düşünmüş. Tezgahın başına geçip çalışmaya başlamış. Akşama doğru kaplumbağa, kapının altından yiyecek bırakmış. Ertesi gün sabahleyin bey oğlu, yine kapıya vurmaya başlamış:
— Kaplumbağa, yeter artık! Aç şu kapıyı! Kaplumbağa aynı yanıtı vermiş: — Kırdığın kaplumbağaların aynısını yapmadan bu kapıyı açmam! Bunun üzerine bey oğlu, kapının aralığından yaptığı bir kaplumbağayı uzatmış: — İşte yaptım, sanki ne var bunda, demiş. Kaplumbağa, bey oğlunun yaptığı kaplumbağayı almış. Bu, hiçbir şeye benzemiyormuş. — Olmamış, diyerek yere atıp kırmış. Bey oğlu, bunun üzerine hemen bir yenisini yapıp kapının altından uzatmış. Kaplumbağa, buna da “olmamış” diyerek yere atmış. Biraz sonra bey oğlu, bir tane daha yapıp kaplumbağaya uzatmış. Kaplumbağa bunu da kırmış. O gün akşama kadar bey oğlu kaç tane yaptıysa kaplumbağa hiçbirini beğenmeyip kırmış. Bey oğlu, bunun üzerine, kaplumbağaya yeniden bağırıp çağırmaya başlamış. Ama bu sefer fazla uzatmamış, çabuk susmuş. Bey oğlundan ertesi günü, daha ertesi gün, ondan sonrası gün hiçbir haber çıkmamış. Sadece, kaplumbağanın verdiği yemekleri düzgün bir şekilde yiyormuş. Kaplumbağa ne zaman kapının aralığından baksa onu tezgahın başında çalışırken görüyormuş. |